KEDİ NEREDE?


Nasrettin Hoca'nın canı bir gün etli yahni istemiş. Kasaba giden Hoca bir okka et alıp, eve göndermiş. Hoca'nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelmiş. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram etmiş. Komşular da yemeğin tamamını yiyip bitirdikten sonra evlerine dönmüşler. Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca, evine gelmiş, iştahla sofraya oturmuş. Biraz sonra karısı Hoca'nın önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetle sormuş:
- Bizim et ne oldu hanım?
Hoca'ın hiddetlenmesi üzerine, karısı yalan söylemek zorunda kalmış:
- Efendi, eti bizim Tekir yedi.
Bu sözü duyan Hoca, iyice sinirlenmiş, eline bir sopa alıp Tekir adlı kediyi aramaya koyulmuş. Bir süre sonra Tekir'i bulan Hoca, kedinin bir deri bir kemik olduğunu görmüş. Zavallı kedi iskelet gibiymiş, yürüyecek gücü dahi yokmuş. İyice şaşıran Hoca, karısına sormuş:
- Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?
- Evet Efendim, o hınzır yedi.
Nasrettin Hoca, el terazisini eline alıp kediyi tartmış; Tekir tam bir okka gelmiş. Hoca bunun üzerine karısına demiş ki:
- Hatun, şu gördüğün kedi tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise, bizim kedi nerede?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder