HAVLAYACAK DİYE ÖDÜM KOPTU
Doğuma girmek üzere olan kadına hemşire sormuş:
- Kocanızın da doğumda bulunmasını ister misiniz?
- Eee hayır, esasında ben evli değilim.
- Peki, erkek arkadaşınız var mı?
- Erkek arkadaşım da yok.
Hemşire merakla yeniden sormuş:
- Eee peki, bu işte ortak olan şahsı ister misiniz?
Hamile kadın cevap vermiş:
- Üzgünüm, kimseye bağlı değilim ve yalnız kalacağım...
Doğum gerçekleşmiş ve hemşire müjdeyi vermiş:
- Tebrik ederim hanımefendi, çok sağlıklı bir kızınız oldu!..
- Oh Tanrım, ne kadar mutluyum!.. Kızımı görebilir miyim?
- Elbette, ancak görmeden önce bilmeniz gereken bir sey var...
Kadın korku ve endişeyle sormuş:
- Nedir? Lütfen soyleyin; bir sorun mu var yoksa?
- Eee, bir sorun mu? Bilmiyorum, ama bebeğinizin teni biraz koyu, yani açıkca söylemek gerekirse; bebeğiniz aslında zenci.
Kadın başını öne eğmiş ve üzüntüyle konuşmuş:
- Ahhh ah, nasıl anlatsam? Bir işim ve güvenebileceğim bir kimsem yoktu; ne aile ne arkadaş. Gidecek bir yerim de yoktu. Çok kötü durumdaydım. O yüzden geçen yıl bir porno filminde oynamayı kabul etmek zorunda kaldım. Başroldeki erkek de bir zenciydi. Yapacak bir şeyim yoktu.
Hemşire anlayış ve şefkatle başını sallamış:
- Anlıyorum sizi. Yaşadıklarınız beni ilgilendirmez. Özel hayat sonuçta. Lütfen kusurumu bağışlayın, ama bir nokta daha var.
- Lütfen çekinmeyin hemşire hanım, söyleyin; başka bir şey mi?
- Şeyyy, bebeğiniz çok güzel; lepiska gibi sapsarı saçları var.
- Bakın hemşire hanım, gerçekten zor günlerdi. Oynamayı kabul ettiğim film tam bir hard pornoydu. Filmde sadece zenci yoktu. Bir tane de İsveçli vardı; bir öğrenciydi, tıpkı benim gibi parasız kalmıştı...
- Pardon hanımefendi, üstüme vazife değil ama, belki bilmek istersiniz, bir şey daha var; bebeğin gozleri de çekik.
- Hayat bana hiç acımadı. Zor bir filmdi gerçekten. Bir erkek daha vardı; bir Çinli göcmen... Belki beni yadırgadınız, ama ne yapayım? Yapacak başka bir şeyim yoktu.
- Sizi anlayışla ve saygıyla karşılıyorum. Üzmek istememiştim. İsterseniz artık bebeği görebilirsiniz.
Hemşireyle birlikte bebeğin yanına gitmişler. Kadın mışıl mışıl uyumakta olan bebeğin yüzüne bir tokat çakmış. Bebek de çığlık çığlığa ağlamaya başlamış. Hemşire bu duruma tepki göstermiş:
- Hanımefendi, aklınızı mı yitirdiniz? Uyuyan bebeğe neden vurdunuz?
Kadın sevinçle cevap vermiş:
- Yok bir sey, takma kafana. Yalnız sana bir şey söyleyeyim mi? Havlayacak diye ödüm koptu!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
MÜZİK
Kulaklarımıza hoş gelen ölçülü ve uyumlu seslere müzik denir. Saz, keman, cümbüş, darbuka, klarnet ve piyano vs gibi ögelere de müzik aleti denir. Müzik aletlerinin uyumuyla şarkı veya türkü söyleyen kişiye ses sanatçısı denir.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.
POPÜLER YAYINLAR
-
Allah, dünyayı yaratacağı zaman, ilk önce eşeği çağırmış ve demiş ki: - Ey eşek, sana 40 yıl ömür veriyorum. Bu süre içinde insanlara hizme...
-
Doktorun biri yeni bir muayene açmış, kapıya bir yazı asmış: - Vizite ücreti 100 lira, iyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz...
-
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunuyormuş. Birden yağmur bastırınca, ...
-
İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen demiş ki: - Çocuklar konu serbest, hepiniz hayvan resimleri çizin. 10 dakika sonra küçük Ahmet...
-
Kasabayı sel basmış. Sular giderek yükselirken, halk panik içinde kaçmaya baslamış. Kilisedeki herkes dağılırken, kaçmayan papaz demiş ki: ...
-
Adamım biri Afrika ormanlarında avlanırken yamyamlara yakalanmış. Yamyamlar adamı tuttukları gibi kabile reisinin huzuruna çıkarmışlar. Kabi...
-
Temel ile Fadime, kızları Emine'yi evlendirmişler. Düğünden sonra bir hafta geçmiş, ama yeni evlilerden hâlâ bir haber yokmuş. Bu durum...
-
Yeni mezun bir doğum doktoru, kasabada muayenehane açmış. Birkaç gün sonra biri gelmiş, onu doğuma çağırmış. Ertesi gün eve dönen doktoru, ...
-
İngiltere'yi gezmek isteyen Temel, İngilizce bilmediğinden arkadaşı Dursun'a sormuş: - Ula Tursun, İngiltere'ye cidince onlar...
-
Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder