HAV HAV


Çin'de görevli Amerikalı bir subay, bir gün Pekinde bir lokantaya girmiş. Garsonun getirdiği Çince mönüye garip garip bakan subay, gelen mönüden bir şey anlamasa da bozuntuya vermemiş ve parmağını Çince bir yazının üzerine basarak garsona göstermiş. Garson da tamam anlamında başını sallayıp gitmiş ve bir müddet sonra bir tabak meyve getirmiş. Amerikalı subay garsona meyveyi kenara koymasını işaret ederek, parmağıyla listedeki başka bir yeri göstermiş. Garson bir dilim pasta getirmiş.
Karnı çok acıkan subay, parmak yöntemiyle güzel bir yemek seçemeyeceğini de anlamış ve çevresindeki masalara bakmış. Karşı masada bir Çinli et yemeği yiyormuş. Amerikalı subay, karşı masadaki Çinli adamın yediği yemeği göstermiş ve garsona o yemekten getirmesini işaret etmiş. Yemek gelir gelmez, subay da büyük bir iştahla eti yemeye başlamış. Birkaç lokma sonra, şimdiye dek bu tatta bir et yemeği yemediğini fark etmiş. Pekin ördeklerinin ününü duyduğundan, "Bu acaba onun eti miydi?" diye düşünmeye başlamış. Merakını yenemeyen subay, garsonu çağırıp eti göstermiş ve kollarını kanat gibi yaparak, demiş ki:
- Vak, vak?
Çinli garson soruyu anlamış, hayır anlamında başını salladıktan sonra, doğru yanıtı vermiş:
- Hav, hav!..

Hiç yorum yok:

MÜZİK

Kulaklarımıza hoş gelen ölçülü ve uyumlu seslere müzik denir. Saz, keman, cümbüş, darbuka, klarnet ve piyano vs gibi ögelere de müzik aleti denir. Müzik aletlerinin uyumuyla şarkı veya türkü söyleyen kişiye ses sanatçısı denir.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.

YouTube Kanalım İçin Burayı Tıklayın


POPÜLER YAYINLAR


DOST SİTELER

Gitmek istediğiniz sitenin logosuna tıklayınız.











EMEĞE SAYGI

Bu site için harcadığım emeği saygı duymak istiyorsanız, bu sitede verilen bilgileri kendi sitelerinizde kullanırken
adresini kaynak gösteriniz.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı